Rock müziğin elektronik seslerle bütünleştiği anı işaret eden, psychedelic bir destan.
28
The Dark Side of the Moon, zamanının diğer büyük rock albümleriyle karşılaştırıldığında bile açık bir değişimdi. The Rolling Stones gibi grupların coşkulu dışavurumculuğunu, daha içsel bir şey için terk ediyordu. Albüm, bir atılımı işaret ettiği kadar Pink Floyd’un en deneysel aşamasını, ortaya çıkan bir netlik duygusuyla harmanlamayı başarıyor. The Dark Side of the Moon aynı zamanda grubun açgözlülük (Money), delilik (Brain Damage ve Eclipse), savaş ve toplumsal bölünme (Us and Them) gibi büyük temaları, müzik ne kadar ileri giderse gitsin anlamayı kolaylaştıran bir özlülükle keşfettiği ilerlemenin de parçasıydı.
Rock tarihinin en önemli albümlerinden biri olan The Dark Side of the Moon, bazı noktalarda hafifçe süzülüyor. Örneğin, TikTok’un sürpriz sansasyonu The Great Gig in the Sky’ın coşkulu çığlığında bile vurgu, daha çok doku ve his üzerineydi. Albüm, OK Computer dönemi Radiohead ya da Tame Impala gibi gösterişli, post psychedelic gezginler için önemli bir emsal oluşturdu. Ancak aynı zamanda rock müziğin elektronik seslerle tamamen bütünleştiği bir ânı da işaret etti. Söz konusu bu karışım, elli yıldan uzun süredir capcanlı.
“Bu albümü her dinlediğimde, ışınlanıyormuş gibi hissediyorum... Tam olarak bir uzay gemisinin penceresinden dışarı bakarken ağırlık taşımamanın nasıl bir şey olduğunu yansıtıyor.”