Prince, pop’un en kapsamlı albümlerinden birinde kendi çelişkilerini kucaklıyor.
51
Sign O’ The Times, Prince’in kataloğundaki en kapsamlı albüm olmasının yanı sıra, pop tarihinin de en kapsamlı albümlerinden biri. Bir sanatçı olarak, ilk 10 yılında keşfettiği her şey burada: R&B, soul, rock ve gospel, The Beatles benzeri vinyetler (Starfish and Coffee, The Ballad of Dorothy Parker) ve cinsellik yüklü funk (U Got the Look). Üstelik eşlikçi grubu The Revolution olmadan! Rap kadar çağdaş ve politik (Sign O’ The Times) ve bir doo-wop baladı kadar klasik (Adore)... Her ikisinde de kendisini Prince yapan minimal ama son derece etkileyici sesi keşfediyor.
Kutlayan, içten, eğlenceli ve ciddi. The Cross kadar kutsal ve Hot Thing kadar saygısız. Prince, çelişkilerini çözmeye çalışmıyor, onları adeta somutlaştırıyor. Ve bunu yaparken, kişiliğinin olanca genişliği için bir alan yaratıyor. Siyah erkeklerin bu derece hassas ve tuhaf olmalarına izin yoktu; Beyaz erkeklerin de... Sign O’ The Times, özünde Prince’in başyapıtı; gücünün zirvesinde bir süperstarın sesi.